20 Ocak 2011 Perşembe

“DÜŞ, EN GERÇEK ŞEYDİR!

DÜŞLE! GERÇEKLİK ARKASINDAN GELECEKTİR!”

Yaşıtlarından çok farklıydı. Sürekli düşler ve hayallere dalardı. Eğitim almayı pek sevmezdi fakat almak zorundaydı. Onun hayalleri bambaşkaydı… Yıllardır koca bir imparatorluğun hayaliydi…

Lala’sı onun bu inançlı yönünü fark etmişti. Çok farklı bir çocuktu ve çok farklı davranıyordu. Onun özel biri olduğunu ve gelecekte yine çok özel biri olacağını fark etmişti. O gelecekte düşünü kurduğu o büyük şeyi gerçekleştirecekti… Bundan emindi! Buna inanıyordu ve bunu başaracaktı!

Lalası Akşemseddin odasına kapandığını ve saatlerce dışarı çıkmadığını gördü. Odasına gittiğinde ise onu büyük bir dikkat ve konsantrasyonla bir şeyler düşünürken, bir plan yaparken görmüştü. Çok şaşırmıştı. Daha o yaşta bir çocuğun eğitiminin dışında oyun oynaması gerekiyordu fakat o oturmuş, önünde bir harita düşünüyordu… Düş kuruyordu… Akşemseddin ona “ Ne yapıyorsun?” dediğinde o da kendinden emin bir tavırla “İstanbul’u fethediyorum!” demişti…

Aradan yıllar geçti. Osmanlı’nın hayali olan İstanbul, onun düşü olmuştu. Gerçekleşen düşü!

Gemileri karadan yürüttü, ele geçirilmez denilen kaleleri zaptetti.  Bir çağı kapattı, yeni bir çağ açtı! Kendi düşü, bütün bir İmparatorluğun düşü olmuştu!

Ve 1453 yılında, yıllarca yerinden bile oynatılamamış İstanbul, Mehmet’in gücüyle zangır zangır titretilmişti!

Ve ona bundan sonra Fatih Sultan Mehmet diyeceklerdi…

Düşlerin Fatihi! İstanbul’un Fatihi!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder